Ana Sayfa » Kişisel

Zorunlu Staj Maceram

11 Ağustos 2009 Yorumsuz

Dün zorunlu stajımın ilk günüydü. Bu kadar yorulacağımı hiç tahmin etmezdim. Fakat tatlı bir yorgunluk benimkisi. 2 ay önce staj yeri bulabilmek için nasıl çırpındığımı düşünürsem, bu halime şükretmem gerekir. Öyle ise şimdi ben size staj maceramı baştan anlatayım.
Bilidiği üzere her mühendislik öğrencisinin başından zorunlu staj macerası geçer. Benim de mezun olabilmem için tamamlamam gereken bir şantiye ve bir büro olmak üzere 2 ayrı stajım bulunmakta. Ek olarak İtü’nün 2 staj alana 2 bedava kampanyasından edindiğim 2 adet de makina stajım var. Fakat psikolojim bozulmasın diye işin o kısmını düşünmemeye çalışıyorum 🙂
Bu mayıs ayında diğer bütün üniversitelerde olduğu gibi bizi de yeni staj yönetmeliği hakkında bilgilendirmek üzere topladılar. Haberler çok parlak sayılmazdı. Bu yıldan itibaren öğrencilerin sigorta primleri üniversite tarafından karşılanacağı için 5 Haziran tarihine kadar staj yapacağımız yeri bildirmemiz ve sigorta işlemlerini başlatmamız istendi. Şanssızlık bu ya benim staj yapacağım yer henüz belli değildi. Açıkçası bir çok iyi inşaat firmasına gerek web üzerinden gerekse şahsen form doldurarak başvurmuştum. Fakat her nedense inşaat şirketleri stajyer öğrenci almak konusunda çok gönülsüzler. Anlaması güç bir durum. Dünyanın neresinde bedava ve sigortasız, üstelik de bu kadar istekli eleman bulabilirsiniz 🙂 Uzun lafın kısası mayıs ayında  İnşaat Mühendisleri Odası’nın öğrencilere sunduğu bir imkandan haberim oldu. Kendi sitelerinde detaylarını verdikleri duyuruya göre öğrenciler odaya başvuracaklar, oda da onları puanlarına göre ellerindeki şirketlere stajyer olarak yerleştirecekti. Açıkçası puan sistemi olması beni daha da umutlandırdı. Böylelikle belki adalet yerini bulur da torpile ihtiyacım olmadan iyi bir yere kabul edilebilirdim. ama çok safmışım 🙁 Puanım yüksek olmasına yüksekti. Sanırsam 180 kadar öğrenci içinde dördüncü sıradaydım. Fakat benim şansıma yerleştirildiğim Boğaziçi Teknik Müşavirlik A.Ş. şirketine gittiğimde beni yanlış hatırlamıyorsam Adem Bey isimli birinin odasına gönderdiler. Odanın geneline 20-30 yıl öncesinin Türk filmlerinde karşılaşacağınız tarzda bir devlet dairesi havası hakimdi. Mobilya, döşemeler ve akla gelecek her tür detay, hatta çalışanların zihinleri dahi bu eski modayla son derece uyumlu bir şekilde kombine edilmişti. Adem Bey kendisi de inşaat mühendisi olmasına rağmen “makina ile neden çift lisans yapıyorsun? ne ilgisi var? mimarlık seçseymişsin. İnşaat makinası mı tamir edeceksin? Kızlara göre iş değil.Yazık etmişsin.” şeklindeki cümlelerini sıraladı. Ben karşımdaki kişinin vizyonuna hayran kalırken o sözlerine şu şekilde son verdi : “Bizim şantiyemiz yok” Çok merak ediyorum acaba şantiyeniz yoktu da neden İmo’dan şantiyede çalışmak üzere stajyer öğrenci istediniz. Fakat beyefendi çok kibar çıktı. “Yiğidi öldür hakkını yeme!” demiş atalarımız:) Bana İstanbul’da şantiyesi olan firmaları saymaya başladı. İçimden “Haydi yaa ben neden orayı düşünemedim ki ?” diye isyan etmek geçse de sesimi çıkarmadım. Ne de olsa amca 856 yaşındaydı ve hürmet etmek gerekirdi. Sonrasında Makyol‘un Mecidiyeköy viyadüğünün sismik takviyesini yapacağını söyledi. Ardından da hevesle sekreter kızı arayıp Makyol’un telefonunu istedi. Sonra da “dur sana bir iyilik yapayım” diye ekledi 🙂 İçimden ” demek oradan biri ile muhabbeti var, bu işler tanıdıkla torpille olduğuna göre belli mi olur belki kabul ederler” diye saf saf bi umut belirmişti ki muhterem amcamız bana numarayı verdi. Kendisi sanırsam İstanbul’un ilk sakinlerinden olacak ki, internet, bilgi çağı, iletişim gibi kavramlar henüz onun beyninde oluşmamıştı. Sanki Makyol Firmasının telefonu devlet sırrıydı ve ben bu numaraya o olmazsa ömür billah ulaşamazdım :)Herneyse muhterem amca bir taraftan da bu kıyağımı unutma der gibi bana telefon numarasını uzattı. Ben de onu hayal kırıklığına uğratmamak adına minnettar bir şekilde üzerinde top secret yazan numarayı aldım. O kadar minnettar bir şekilde almışım ki Adem Dede dayanamadı. Numarayı geri aldı ve tuşlara basmaya başladı. Neredeyse utancımdan kıpkırmızı olacaktım. Bu iyilik abidesi zararsız amca hakkında neler düşünmüştüm. İşte arıyordu….

Hikayemizin devamı bir sonraki yazıda anlatılmaya devam edilecek. Bakalım torpilsiz ama gururlu öğrenci staj yeri bulabilecek mi? Yoksa yazı boş geçirip okulunu uzatmak zorunda mı kalacak?

Düşünceni paylaş!

Lütfen dilimizi düzgün kullanalım!